İnternetin hayatımıza girişinden bu yana geçen zamanda teknoloji korkunç sayılabilecek bir hızda gelişti, etki alanı da bir o ölçüde büyüdü. Şu anki yazımı dahi sizlerle sosyal medya üzerinden paylaşıyorum.
Sadece sanal da olsa sosyalleşmek değil aklımıza gelen her türlü alış veriş, ticari ve finans aktivitelerini şu an içinde bulunduğumuz ağlar üzerinden gerçekleştiriyoruz.
Ülkemizde her 5 internet kullanıcısının dördü, sosyal medyaya girebilmek için internet kullanıyor. Yine dünyada her 3 kişiden birinin sosyal medya hesabı varken, ülkemizde her iki kişiden birinin sosyal medya hesabı bulunmaktadır
İnternet doğru ve bilinçli olunduğunda kullanıcılarına elbette zaman ve bilgi bakımından birçok kolaylık ve fayda sağlamaktadır bu bardağın dolu tarafı, bardağın boş tarafına da kısaca bakarsak bizleri birçok sıkıntının beklediğini görebiliriz.
- Kimlik oluşumuna olumsuz etkileri
- Mahremiyet duygusunun gelişmesini engellemesi
- Kandırılma, suiistimal
- Popüler olma isteği
- Paylaşılan fotoğraflar
- Toplumdan uzaklaştırır, yalnızlaştırma
- Kilo alımı, hareketsizlik
- Konuşamayan ama yazan gençlik
- Gelişmelerden ve hayattan geri kalma.
Her konuda olduğu gibi insanlar interneti sosyal medyayı sonuna kadar kirletmeyi hızlı tüketmeyi harcamayı hep birlikte başardık, burada kimse bir diğerini suçlu olarak aramasın.
Henüz bebek yaşta oyalanması için ebeveynlerin telefonlarını çocukların ellerine teslim etmelerinden bahsetmiyorum bile.
Evimizin içine giren bu sosyal ağ kontrolsüz ve denetimsiz kullanıldığında çocuklarımızda ebeveynin yerine geçiyor, artık o çocukla iletişimimiz yıllar içinde en aza iniyor belki de en acısı iletişimimiz tamamıyla kopuyor.
Üzerinde durmak istediğim kelime ‘denetim’ bu kelimeyi duyan sosyal medya kullanıcısı kelimeyi duyduğu andan itibaren yasakçı bir paranoyanın içine sokuyor kendini.
Ne ola ki denetim diye sorma gereğini bile kendinde görmüyor, göremiyor. Korkuyor, beraberinde saldırıya geçiyor.
Açıyor ağzını yumuyor gözünü.
Öyle ya yıl olmuş 2020 bu neyin denetimi ki!
İnternet üzerinden dayanağı olsun veya olmasın arkadaşına veya tartıştığı kişiye ağzına, dilinin ucuna bağırsaklarından yukarı hangi sözcükler geliyorsa edep ve beynin süzgecinden geçirmeden söyleme özgürlüğü olacak!
Ne denetimi?
Siyaset olur spor olur tartışmalarında sinirlendiği zaman en cafcaflı gün ışığı görmemiş küfürleri sıralayacak, aşağılayacak ne ola ki denetim.
Hakaretin, küfürün kim tarafından yapıldığı belli olmayacak çünkü hesap sahte, ara ki bulasın, şikâyet ettiğin zaman muhatabın yok, hesap veren yok.
Ettiği hakaret attığı çamur yanına kâr kalıyor.
Biraz onuru biraz haysiyeti olanlar evlerinde, çalışma alanlarında, ofislerin içinde bu şekilde mi davranıyoruz pek olası değil.
Benim bu tarz konulara girildiğinde sevdiğim genelde örnek verirken kullandığım bir söz vardır.
İnsanın özgürlüğü, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter.
Karşı karşıya geldiğimizde yüzüne karşı söyleyemediğimiz söz ve davranışlara hiç kimse sosyal ağlar üzerinden birbirlerinin üzerlerine kusmaya varan hareketlere yeltenmemelidir, yeltenenlere gerekli cezalar gözünün yaşına bakmadan verilmelidir.
Gayri ahlaki davranışların çocuklarımıza ve gençlerimize örnek teşkil etmesine hiçbir ebeveyn destek vermez, vermemelidir.
Amaç asla fikirlerin serbestçe söylenmesinin önlenmesi özgürlükçü anlayışın önü kesilmesi değil sosyal medyada gereksizce harcanan o çok kıymetli zamanın tam tersine artırılmasıdır.
Sosyal medyada yapılan bu kör döğüşünde kaybedilen zamanın tekrar kullanılmak üzere gençlerimizin önüne artı bir kazanç olarak konulmasıdır.
Dinlemeyi bilen;
Hakareti silah olarak kullanmayan bir toplum hayali çok mu zor.
Avrupa Birliği yalan haber ile mücadele kapsamında çıkardığı yasa ile sosyal medya hesaplarına yönelik sorumluluğu Facebook, Youtube, Twitter’a yüklemişti.
Sosyal medya şirketleri nefret söylemi içeren ve hakaret paylaşımlarını 1 saat içerisinde kaldırmazsa 50 milyon doları bulan cezalara maruz kalacağını söylüyor ama konu Türkiye olunca her zaman ki çifte standarttı uyguluyor her zamanki gibi topu taca atıyordu.
Ülkemizde Sosyal medya yasası 29 Temmuz 2020 tarihiyle yasallaştı. Kabul edilen bu kanunla;
- Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında Başkan tarafından 100 bin TL'den 1 milyon TL'ye kadar para cezası verilecek.
- Türkiye'den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı Türkiye'de temsilci belirleyecek.
- Temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya, BTK bildirimden itibaren 30 gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde sosyal ağ sağlayıcısına on 10 milyon lira idari para cezası verilecek. Bu cezanın tebliği edilmesinden otuz gün sonra yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde idari para cezası otuz milyon TL olacak. İkinci kez verilen idari para cezası tebliğinden otuz gün içinde yükümlülük yerine getirilmediği takdirde sosyal ağ sağlayıcısı reklam vermesi yasaklanacak. Cezanın bir sonraki aşaması ise sosyal ağ sağlayıcısına bant genişliğinin yüzde 50 daraltılması olacak.
- Kişilerin sosyal ağ sağlayıcısına başvurmaları halinde, başvurudan 48 saat içinde olumlu veya olumsuz cevap vermek zorunda kalacak.
- Para cezaları bir yıl içinde tekrarlanması halinde cezalar bir kat arttırılarak uygulanacak ve bu hüküm 01.10.2020 tarihinden itibaren geçerli olacak.
Denetim ile beraber kimine göre özgürlükler ortandan kalkacak, yasakçı zihniyet artacak deniyor ama bunu diyenler hali hazırda neredeyse kaybedilen bu kuşağı kurtarabilmek adına fikirlerini, çözümlerini bizlerle paylaşmaktan adeta kaçırıyorlar.
İftirayı, çirkefliği üslup olarak benimsemeyen bir toplum istemek yasakçılık mı, despotluk mu, geri kalmışlık mı?
Toplumun yararına atılacak tüm fikir ve düşüncelerin sonuna kadar arkasındayım, yeter ki beraber çareler bulmak için adım atalım.
Yeter ki gerçekten samimi olalım!
Çok geç olmadan…