COVID19 AŞI ÜRETİMİNİN 12 AYA İNDİRGENME ŞANSI NEDİR?
koronavirüs hastalığının nedeni olan (SARS-CoV-2) virüsüne karşı güvenli ve etkili bir aşı büyük olasılıkla kamuoyuna anlatıldığı gibi kısa bir zamanında yapılamayacaktır. Bu tip pandemilerde insanlar genellikle başarı beklentileri düşük olsa bile aşı umuduna sarılırlar fakat umutların gerçekleşmemesi bilim adamları ve bilime güven açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Birçok bilim adamı bütün dünyada SARS-CoV-2'ye karşı aşı geliştirmek için çok çalışıyor fakat bazıları bunun kısa sürede yapılacağı umudunu vererek insanları yanıltıyor.
Politikacılar ve hükümetlerin bu tip vaatler ile kamuoyunu bilgilendirmeleri ve ümit vermeleri bir yere kadar anlaşılabilirdir. Diğer taraftan bilimadamlarının gerçekçi olmayan vaadleri topluma sunması bilim camiasının tümünü tartışmaya açık hale getirip riske atmaktadır.
SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI
Aşılar, bir popülasyonun “sürü bağışıklığı” olarak bilinen şeyi kazanması için etkili bir yoldur. Sürü bağışıklığı, pandeminin insanların yaklaşık yüzde 60-70'inin SARS-CoV-2'ye karşı bağışık hale gelmesinden sonra sona ereceği konseptidir. Başka bir alternatif ise SARS-CoV-2'nin sürü bağışıklığı sağlanana kadar doğal seyrini sürdürmesine izin vermektir. Bazı epidemiyologlar fiziksel mesafeyi koruyarak bunu iki yılda gerçekleşeceğini ve bu sürede de aşı geliştirilebileceğini iddia ediyorlar. Bununla birlikte, hastalık insidansının çok düşük olduğu pandeminin kuyruk döneminde aşıyı geliştirmenin faydası tartışmalıdır. Geliştirilme aşamasında olan aşılardan birisinin ilk yarısında yaygın olarak kullanıma girmez ise
COVID-19'un kontrolü üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmak için çok gecikmiş olacaktır.
SARS VE MERS'TEN DERSLER
Eğitimciler, öğrencilerin gelecekteki performanslarını tahmin etmek için genellikle geçmişteki performanslarına bakar. Bu bağlamda, bilimsel toplumun orijinal SARS-CoV veya Ortadoğu solunum sendromu (MERS) sonrasında aşı geliştirilmesi konusundaki performansı nasıldı ya bakmak yeni aşı konusunda iyi bir fikir verebilir. Ne yazık ki 17 yıldır bu hastalık gündemde olmasına rağmen koronavirüse karşı hiçbir aşı klinik testlerin zorluklarını başarıyla geçmedi. Aynı durum, solunum sinsityal virüsü gibi diğer tehlikeli solunum patojenleri için de geçerlidir. COVID-19 aşılarının tasarımı için bilim adamlarının geçmiş deneyimlerden yeterince öğrenip öğrenmediğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Geçmiş tecrübeler halen
oldukça uzun zaman alacak titiz bir test sürecine olan ihtiyacı ortadan kaldırmıyor.
Bir diğer endişe, bazı aşıların hastalığa (yani, bir enfeksiyonun sonucuna) karşı koruyabileceği, ancak enfeksiyona (virüsün vücuda girme yeteneği) karşı koruyamayacağıdır. Bu senaryoda, aşılanmış kişiler potansiyel olarak SARS-CoV2'nin asemptomatik taşıyıcıları haline gelebilir ve böylece COVID-19'u çevrelerine yayabilirler. Bu ve diğer birçok nedenden ötürü, COVID-19 aşılarının geliştirilmesi için temkinli bir yaklaşım benimsenmelidir.
KLİNİK ÇALIŞMALARI YAPILAN GÜNCEL AŞILAR
İnsan klinik çalışmalarında önde giden aşılardaki durum nedir ? Birincisi, çizgiyi en kolay şekilde geçebilecek aşı teknolojilerinin çoğu en iyi kalitede aşı olmayacaktır. Bir aşı yapmanın en kolay yolu, patojeni etkisiz hale getirmek veya virüsün parçalarını kullanmak ve onları, bağışıklık sistemine patojenin tehlikeli ve yanıt vermeye değer olduğunu söyleyen bir adjuvanlar karıştırmaktır.
Bununla birlikte, etkisiz hale getirilmiş bir virüs bileşenleri canlı virüs gibi davranmaz, bu nedenle bağışıklık sistemi bazen bu aşılara etkisiz veya hatta bazen tehlikeli bir şekilde yanıt verir. Örneğin, SARS-CoV-2 gibi bir virüsün genetik materyali olan ribonükleik asit veya RNA’ya dayalı hiçbir aşı onaylanmamıştır. Geçmişte pandemi bittikten sonra SARS-CoV’ye karşı geliştirilen bazı aşılar farelerde hastalığı şiddetlendirmiştir.
COVID-19 için geliştirilecek aşı en iyisi olmak zorunda değildir, ancak bir popülasyonun sürü bağışıklığına ilerlemesini hızlandırmak için yeterince iyi olması gerekir.
COVID-19 aşılarını geliştirmek için hayal tacirliğine giren bazı bilim adamlarının bilimsel yöntemdeki titizliği konusunda bazı endişeler ortaya çıkmıştır.
Bazı aşılar, çalışmalar tamamlanmadan ve deneysel sonuçlarının ayrıntılarının çok azı açıklanarak hızlıca regülasyondan geçmektedir. Aşısı bitiş çizgisine en yakın olanlar arasında yer alan büyük bir ilaç şirketinin yöneticileri, 8 genç gönüllü üzerinde denenip 3 gönüllü üzerinde ciddi yan etki gösteren aşılarının “olumlu sonuçlarını” açıkladıktan sonra tüm stoklarını sattı !
Bunun gibi olaylar halkın şüpheci olmasına neden oluyor. Gelecek vaat eden bir aşı destekleyeci sağlam bilimsel verilere sahip olmalıdır. Klinik araştırmalarda COVID-19'a karşı aşı geliştirenlerden, çalışmalarının kapsamlı ayrıntılarını ve sonuçlarını sunmaları istenmelidir. Bu sayede daha geniş bilim topluluğunun nesnel ve titiz değerlendirmeleri mümkün olacaktır. Aşı geliştirme aşamasında şeffaflık eksikliği toplumda ve bilim camiasında endişe kaynağı olacaktır.
DENEMELERDEN KLİNİK KULLANIMA GEÇİŞ
Bir aşının insan denemelerinde başarılı olduğunu varsayarsak, daha sonra makul bir fiyata büyük miktarlarda üretilmesi, kalite kontrol testine tabi tutulması ve dünya çapında dağıtılması gerekir. Bir mucize ile bütün bu sürecin başarıldığı düşünülse bile, bireylerin yüzde 70'inin etkili bir şekilde aşılanıp aşılanamayacağı soru işareti oluşturmaktadır.
Bir aşının yaygınlaşması, aşı karşıtları ve aşı üretimi sırasında bir çok aşamanın hızlı geçilip güvenliğin riske atıldığı endişesi taşıyanlar tarafından engellenebilir. Aşıya en çok ihtiyacı olan yaşlılarda ise genelde aşıya zayıf cevap oluşturma problemi vardır.
SARS-CoV-2 aşıları hakkında bildiklerimizi göz önünde bulundurarak, daha temkinli bir yaklaşım benimsemeliyiz ve şu anda klinik öncesi testte olan aşılardan herhangi birinin mevcut pandemiye yardımcı olup olamayacağının tartışmalı olduğunu bilmeliyiz. Ümit edelim ki şu anda klinik çalışmalarda hazır bulunan aşılar hakkında önceki örneklerden kaynaklanan karamsarlık etkili bir SARS-Cov-2 aşısı ile umuda dönüşür.
Bir aşı zamanında geliştirilemese bile harcanan çabalar lüzumsuz değildir. Tasarlanan aşı dizisi, COVID-19'un sonrasındaki diğer salgınlar ile mücadelede yardımcı olacaktır. İlgili teknoloji ve başarılı bilim adamları gelecekteki salgınlar için çağrılacaklar listesine alınmalıdır. Her ne kadar aşı konusunda klinik bir araştırma, bilimsel titizliği koruyarak 12 aya kadar kısaltılamasa da, şu andaki girişimler regülasyon politikalarında yeni ve makul değişikliklere neden olacaktır. Regülasyon politikalarını covid19 salgını sırasında hantallıktan kurtarmak gelecekte sağlık çözümlerini daha hızlı şekilde hayata geçirmeye yarayacaktır.Selim Öztürk
koronavirüs hastalığının nedeni olan (SARS-CoV-2) virüsüne karşı güvenli ve etkili bir aşı büyük olasılıkla kamuoyuna anlatıldığı gibi kısa bir zamanında yapılamayacaktır. Bu tip pandemilerde insanlar genellikle başarı beklentileri düşük olsa bile aşı umuduna sarılırlar fakat umutların gerçekleşmemesi bilim adamları ve bilime güven açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Birçok bilim adamı bütün dünyada SARS-CoV-2'ye karşı aşı geliştirmek için çok çalışıyor fakat bazıları bunun kısa sürede yapılacağı umudunu vererek insanları yanıltıyor.
Politikacılar ve hükümetlerin bu tip vaatler ile kamuoyunu bilgilendirmeleri ve ümit vermeleri bir yere kadar anlaşılabilirdir. Diğer taraftan bilimadamlarının gerçekçi olmayan vaadleri topluma sunması bilim camiasının tümünü tartışmaya açık hale getirip riske atmaktadır.
SÜRÜ BAĞIŞIKLIĞI
Aşılar, bir popülasyonun “sürü bağışıklığı” olarak bilinen şeyi kazanması için etkili bir yoldur. Sürü bağışıklığı, pandeminin insanların yaklaşık yüzde 60-70'inin SARS-CoV-2'ye karşı bağışık hale gelmesinden sonra sona ereceği konseptidir. Başka bir alternatif ise SARS-CoV-2'nin sürü bağışıklığı sağlanana kadar doğal seyrini sürdürmesine izin vermektir. Bazı epidemiyologlar fiziksel mesafeyi koruyarak bunu iki yılda gerçekleşeceğini ve bu sürede de aşı geliştirilebileceğini iddia ediyorlar. Bununla birlikte, hastalık insidansının çok düşük olduğu pandeminin kuyruk döneminde aşıyı geliştirmenin faydası tartışmalıdır. Geliştirilme aşamasında olan aşılardan birisinin ilk yarısında yaygın olarak kullanıma girmez ise
COVID-19'un kontrolü üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmak için çok gecikmiş olacaktır.
SARS VE MERS'TEN DERSLER
Eğitimciler, öğrencilerin gelecekteki performanslarını tahmin etmek için genellikle geçmişteki performanslarına bakar. Bu bağlamda, bilimsel toplumun orijinal SARS-CoV veya Ortadoğu solunum sendromu (MERS) sonrasında aşı geliştirilmesi konusundaki performansı nasıldı ya bakmak yeni aşı konusunda iyi bir fikir verebilir. Ne yazık ki 17 yıldır bu hastalık gündemde olmasına rağmen koronavirüse karşı hiçbir aşı klinik testlerin zorluklarını başarıyla geçmedi. Aynı durum, solunum sinsityal virüsü gibi diğer tehlikeli solunum patojenleri için de geçerlidir. COVID-19 aşılarının tasarımı için bilim adamlarının geçmiş deneyimlerden yeterince öğrenip öğrenmediğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Geçmiş tecrübeler halen
oldukça uzun zaman alacak titiz bir test sürecine olan ihtiyacı ortadan kaldırmıyor.
Bir diğer endişe, bazı aşıların hastalığa (yani, bir enfeksiyonun sonucuna) karşı koruyabileceği, ancak enfeksiyona (virüsün vücuda girme yeteneği) karşı koruyamayacağıdır. Bu senaryoda, aşılanmış kişiler potansiyel olarak SARS-CoV2'nin asemptomatik taşıyıcıları haline gelebilir ve böylece COVID-19'u çevrelerine yayabilirler. Bu ve diğer birçok nedenden ötürü, COVID-19 aşılarının geliştirilmesi için temkinli bir yaklaşım benimsenmelidir.
KLİNİK ÇALIŞMALARI YAPILAN GÜNCEL AŞILAR
İnsan klinik çalışmalarında önde giden aşılardaki durum nedir ? Birincisi, çizgiyi en kolay şekilde geçebilecek aşı teknolojilerinin çoğu en iyi kalitede aşı olmayacaktır. Bir aşı yapmanın en kolay yolu, patojeni etkisiz hale getirmek veya virüsün parçalarını kullanmak ve onları, bağışıklık sistemine patojenin tehlikeli ve yanıt vermeye değer olduğunu söyleyen bir adjuvanlar karıştırmaktır.
Bununla birlikte, etkisiz hale getirilmiş bir virüs bileşenleri canlı virüs gibi davranmaz, bu nedenle bağışıklık sistemi bazen bu aşılara etkisiz veya hatta bazen tehlikeli bir şekilde yanıt verir. Örneğin, SARS-CoV-2 gibi bir virüsün genetik materyali olan ribonükleik asit veya RNA’ya dayalı hiçbir aşı onaylanmamıştır. Geçmişte pandemi bittikten sonra SARS-CoV’ye karşı geliştirilen bazı aşılar farelerde hastalığı şiddetlendirmiştir.
COVID-19 için geliştirilecek aşı en iyisi olmak zorunda değildir, ancak bir popülasyonun sürü bağışıklığına ilerlemesini hızlandırmak için yeterince iyi olması gerekir.
COVID-19 aşılarını geliştirmek için hayal tacirliğine giren bazı bilim adamlarının bilimsel yöntemdeki titizliği konusunda bazı endişeler ortaya çıkmıştır.
Bazı aşılar, çalışmalar tamamlanmadan ve deneysel sonuçlarının ayrıntılarının çok azı açıklanarak hızlıca regülasyondan geçmektedir. Aşısı bitiş çizgisine en yakın olanlar arasında yer alan büyük bir ilaç şirketinin yöneticileri, 8 genç gönüllü üzerinde denenip 3 gönüllü üzerinde ciddi yan etki gösteren aşılarının “olumlu sonuçlarını” açıkladıktan sonra tüm stoklarını sattı !
Bunun gibi olaylar halkın şüpheci olmasına neden oluyor. Gelecek vaat eden bir aşı destekleyeci sağlam bilimsel verilere sahip olmalıdır. Klinik araştırmalarda COVID-19'a karşı aşı geliştirenlerden, çalışmalarının kapsamlı ayrıntılarını ve sonuçlarını sunmaları istenmelidir. Bu sayede daha geniş bilim topluluğunun nesnel ve titiz değerlendirmeleri mümkün olacaktır. Aşı geliştirme aşamasında şeffaflık eksikliği toplumda ve bilim camiasında endişe kaynağı olacaktır.
DENEMELERDEN KLİNİK KULLANIMA GEÇİŞ
Bir aşının insan denemelerinde başarılı olduğunu varsayarsak, daha sonra makul bir fiyata büyük miktarlarda üretilmesi, kalite kontrol testine tabi tutulması ve dünya çapında dağıtılması gerekir. Bir mucize ile bütün bu sürecin başarıldığı düşünülse bile, bireylerin yüzde 70'inin etkili bir şekilde aşılanıp aşılanamayacağı soru işareti oluşturmaktadır.
Bir aşının yaygınlaşması, aşı karşıtları ve aşı üretimi sırasında bir çok aşamanın hızlı geçilip güvenliğin riske atıldığı endişesi taşıyanlar tarafından engellenebilir. Aşıya en çok ihtiyacı olan yaşlılarda ise genelde aşıya zayıf cevap oluşturma problemi vardır.
SARS-CoV-2 aşıları hakkında bildiklerimizi göz önünde bulundurarak, daha temkinli bir yaklaşım benimsemeliyiz ve şu anda klinik öncesi testte olan aşılardan herhangi birinin mevcut pandemiye yardımcı olup olamayacağının tartışmalı olduğunu bilmeliyiz. Ümit edelim ki şu anda klinik çalışmalarda hazır bulunan aşılar hakkında önceki örneklerden kaynaklanan karamsarlık etkili bir SARS-Cov-2 aşısı ile umuda dönüşür.
Bir aşı zamanında geliştirilemese bile harcanan çabalar lüzumsuz değildir. Tasarlanan aşı dizisi, COVID-19'un sonrasındaki diğer salgınlar ile mücadelede yardımcı olacaktır. İlgili teknoloji ve başarılı bilim adamları gelecekteki salgınlar için çağrılacaklar listesine alınmalıdır. Her ne kadar aşı konusunda klinik bir araştırma, bilimsel titizliği koruyarak 12 aya kadar kısaltılamasa da, şu andaki girişimler regülasyon politikalarında yeni ve makul değişikliklere neden olacaktır. Regülasyon politikalarını covid19 salgını sırasında hantallıktan kurtarmak gelecekte sağlık çözümlerini daha hızlı şekilde hayata geçirmeye yarayacaktır.Selim Öztürk